Zuckerberg’in Yapay Zekası

Zuckerberg’in Yapay Zekası

Bir önceki yazımda içinde yaşadığımız çağın kültürel mantığının digimodernizm olarak adlandırıldığını, her geçen gün artan teknolojik gelişmelerin fetiş haline getirilerek tüm toplumsal ve bireysel pratiklerimizi değiştirdiğine değinmiştim. 

Tam da böyle bir zamanda Zuckerberg karşımıza yapay zeka Jarvis ile çıkıyor ve bizler için yeni bir dünyanın kapısını aralıyordu. Zuckerberg’in Jarvis için hazırladığı videoyu izlediğimde aklıma, yapay zekâ efsanelerinin kulaktan kulağa yayıldığı bir dönemde, yönetmenliğini ve senaristliğini Spike Jonze’un üstlendiği 2013 yapımı olan ve 2014’de en iyi senaryo ödülüne layık görülen ‘Her’ filmi geldi. Filmde, Theodor adlı yalnız bir adamı karşımıza çıkaran Jonze, bugünün sanal arkadaşlıklarını ve ilişkilerini yapay zeka ile değiştirerek, yeni bir ilişki formu resmediyordu. 

yapay zeka

Filmde, Theodore eşinden boşanmanın eşiğinde olmasından ötürü duyduğu mutsuzluk ve yalnızlık hissinden kurtulma amacıyla yapay zekâya sahip, kişiselleştirilebilen, zaman içerisinde edindiği tecrübelerle kendisini geliştirebilen ve konuşan bir işletim sistemi satın alır. Tek kulağına taktığı kablosuz kulaklık aracılığıyla Samantha adını verdiği yapay zekası ile iletişim kurarken, yanında taşıdığı kamera ile Samantha’nın görsel olarak çevrede olup bitenleri algılamasını sağlar. Bir müddet sonra Samantha ile aralarında duygusal bir bağ kurulur. Bu bağ zamanla aşka dönüşür. Samantha, Theodore’un istediği zaman erişebildiği, istediği her konuyu konuşabildiği, biri haline gelir.

Theodore üzerinden izleyiciye aktarılan hikayede, toplum da ki yeni iletişim modeli resmedilir.Filmde bireyin yapay zeka ile kurduğu ters orantılı ilişki hiyerarşisi, toplumsal, sosyolojik ve psikolojik bir sorun olarak ele alınır. Her birey kendi yapay zekası ile iletişim halindedir, bu durum bireyin zaman içerisinde kendi varlığına ve diğer bireylere karşı yabancılaşmasına neden olur. Artık teknoloji birey için değil, birey teknoloji için var olmakta ve birey teknoloji karşısında özne değil, nesne konumunda yer almakta.

Bir gün Samantha, işletim sistemlerinin insanlardan daha da fazla evrildiğini ve varlıklarını keşfetme amacıyla insanlarla olan iletişimlerini sonlandıracaklarını belirtir. Ve diğer tüm yapay zeka yazılımları ile birlikte kendilerini var eden bireyleri terk ederler.

Yapay zekâ kendi kendini yok ettiğinde, insan karşısında teknoloji değil de gerçek birey gördüğünde ne yapacağını bilemez. Film, böylesine distopik bir bilinmezlik ile izleyiciyi baş başa bırakır ve biter.

O zamanlar anlam veremediğimiz, yer yer üzüldüğümüz, yer yer güldüğümüz Theodore, 2016 sonlarında karşımıza Zuckerberg olarak çıkar. Iron Man filminden esinlenen Facebook Ceo’muz kendisi ve ailesi için bir yapay zeka geliştirir, adını da Jarvis koyar.

yapay-zeka

Peki kimdi Bu Jarvis? Evde ve iş de bireye yardımcı olacak, bir nevi kişisel asistan diyebiliriz. Jarvis zaman içerisinde edindiği bilgiler ile kendini geliştirecek.  Evde müzik, ışık, ısı, kahvaltı gibi basit işleri halledecek, sahibinin arkadaşlarını tanıyacak ve onlar geldiğinde sahibine bilgi verecek. Zuckerberg’in oğlunun odasında neler olup bittiğini sürekli kontrol edecek. Bunun yanı sıra, VR verilerini görselleştirerek, kurumların daha etkin yönetilmesine ve daha iyi hizmetler geliştirilmesine yardımcı olacak.

Jarvis’in doğumunu eğlenceli bir video ile kişisel sayfasından duyuran Zuckerberg size de Theodore ve Samantha’yı hatırlatmadı mı? 

Jarvis ile Samantha neredeyse birbirleri ile aynı özelliklere sahip. Umarız Zuckerberg’in Jarvis macarası Theodore gibi sonuçlanmaz. Bunun yanı sıra Jarvis ile VR ilişkisi, geleceğin dünyasının sanal gerçeklik olduğunu bizlere söylüyor. Şimdiden buna alışmakta fayda var. Son olarak, teknolojik gelişmeler bireye daha kolay bir hayat sunarken, pek çok şeyi de beraberinde değiştiriyor. Oluşturulan bu yenidünyada, sanalın içine hapsolan birey, asosyalleşiyor, gerçek hayattan ve kendi gerçekliğinden kopuyor.

0 Paylaşımlar

SİZ DE YORUM YAPIN!

YORUMLAR (0)