Bu Baba Ütopyada Mı?

Bu Baba Ütopyada Mı?

#SosyalMedyaKampüsü Editör

Aysenur Kozanoglu Güyük
#SosyalMedyaKampüsü Editör

Babalar gününe çok kısa bir süre kalan şu günlerde, birçok platformda konu en değerli varlığımız, babalarımız. Fakat ne yazık ki bu özel güne yaklaşırken, ticari kaygılarla yapılmış ‘Aslan babama bunu alayım, kaplan babama bu yakışır.‘ gibi sloganlar ön planda. Sektörde günün duygusal anlamını baskın bir şekilde işleyen sayılı marka var. Ülkemizde yıllardan beri etkisi azalarak da olsa süren nahoş bir baba-kız ilişkisi modeli var. Günümüzde özellikle metropollerde, modernleşen dünyalarımızda tabular yıkıldı. Fakat hala babalar kızlarına sevgilerini göstermekten, onlara övgüler söylemekten, özgüven aşılamaktan kaçınıyorlar.  Elbette ki her durumun istisnaları vardır. O yüzden yazımı okurken, ‘Hayır, bizde böyle değil.’ tepkisi yerine ‘Gerçekten hala böyle durumlar da var.’ diyerek devam etmenizi rica ederim.

Batesmotelpro,  Garanti Bankası için şahane bir çalışmaya imza atmış. Baba-kız ilişkileri noktasında şahane bir dünyanın penceresini aralayan bu reklam filmini birlikte inceleyelim. Filmi mutlaka izlemenizi öneririm.

Kahramanlarımız dünyalar güzeli Yağmur ve babası Mehmet Bey.

Yağmur okulun garip sistemi ile karşı karşıya.

Reklam filminin ilk bölümünde tatlı bir kız çocuğu müdürün odasında azarlanıyor ve velisi çağırılmış. Sebebi, sınıfta ıslık çalmayı öğrenmek istemesi. Müdür, babaya ‘Islık öğrenmenin yeri sınıf mı?’ diye soruyor. Baba, toplum yargısının ete kemiğe bürünmüş şekli müdür beyi geçiştiriyor. ‘Gösteririm ben ona ıslık çalmayı’ diyor. Kapının önünde baba, kızına ıslık çalmayı öğretiyor. Bir çoğumuz anne babamızın ağzından ’Beni öğretmenine rezil ettin.’  sözünü duymadık mı?

Yağmur çocukluğunu yaşamaya çalışıyor.

Sonra hemen hepimizin bir kere dahi olsa yaptığı, zilleri çalıp kaçma şakasına geliyor sıra. Dünyalar tatlısı o küçük kız bütün zillere basarken kapıcı amcaya yakalanıyor. Kapıcı amca da ete kemiğe bürünmüş bir toplum yargısı olarak, baba ile korkutuyor kızı. Baba, akşam eve geldiğinde içindeki çocuğu yaşatmaya devam ettiğinden, kızına kızmıyor, taktik veriyor. Böylece bir mesafeli baba tabusu daha yerle bir… Bir çoğumuza küçük dünyamızdaki oyunların sınırı çizilmedi mi?

Yağmur sporcu yönü ile karşımızda.

Bu kez tabu yıkma sırası küçük kızımızda, bebekleri ve tabak, çanaklayla oynamak yerine top oynuyor. Bir sorun var ama. Top evde oynanmış ve babanın bir maketi kırılmış. Kız düzeltmeye çalışıyor. Erkek kardeşi ise yardım etmek yerine tehdit ediyor.  ‘Babam gelsin de sana dersini versin.’ diyor. Tabi ki babamızın içindeki çocuk yaşadığı için alıyor kızını, nasıl top oynanırmış gösteriyor mahallede. Bir çoğumuz önce derslerimize çalışmalıyız, sporu ikinci plana atmalıyız öğretisi ile büyümedik mi?

Yağmur’un sanatçı tarafı ön planda şimdi de.

Tatlı Yağmur evlerinin duvarına annesi ile el ele resimlerini çizmiş. Anne figürünün şefkatine inat, otoritesini babaya yaslamaya çalışan bir anne çıkıyor karşımıza. Anne dahi baba ile korkutup, azarlıyor kızını. ’Babana söyleyeyim de bak bir daha yapabiliyor musun?’ diyen anneye inat baba, kızının resim yeteneğini destekliyor ve elbise dolabını ters çevirip kızını özgür bırakıyor. Bir çoğumuz, çok küçük birer sanatçıyken bastırılmadık mı?

Ütopik bir baba modelini yüzlerimizde tatlı bir tebessüm ile izlerken siz de benim gibi mi düşündünüz?

Babalar kızlarına sevgilerini göstermezler, evet canından çok severler ama göstermezler. Ayıptır, çocuklar şımarır, otorite delinir. Uyurken okşanır saçları veya anneden alınır haberleri, sevgi sözcükleri içlerinden geçer sadece. Babadan korkmak mı gerekir, babanın desteğini arkanda her zaman hissetmek mi? Peki babalar hep mi böyleydi  yoksa okul müdürleri, kapıcı amcalar, kardeşler ve hatta anneler mi babaları böyle kalmaya zorladı? Ya bu babaları biz inşa ettiysek? Kendimiz birilerine söz geçiremedik de kötü polis olarak babaları görüp, iyi olmalarına izin vermediysek?

Maalesef azımsanamayacak sayıda baba, çocuğunun okulundan çağırılırsa akşam evde çocuklarını azarlar. ‘Beni rezil ettin.’ der, ‘Kızlar ıslık mı çalar?’ der, ‘Bir daha böyle bir şey duymayım.’ der. Ama bilmez ki bu döngü içerisinde o kız kendisinin duymadığı yerde daha yüksek sesle ıslık çalar. Ayrıca, okul kitaptaki bilgileri beyinlere yükleme enstitüsü olmadığı için, çocukluğu öğrenmenin yeri de okuldur.

Çocuklarımızın özellikle kızlarımızın özgüvene ihtiyacı var. Eğer anne kızını karşısına alıp konuşur ve sözünü anlatabilirse -babaya şikayet etmezse- işte o zaman o kızlar sahip olduğu özgüvenle Mehmet bey gibi babalar yetiştirir.

İçindeki çocuğu, sevgiyi ve merhameti hiç kaybetmeyen babaların günü kutlu olsun…

[social_warfare]

SİZ DE YORUM YAPIN!

YORUMLAR (0)