De-Aging Teknolojisi

De-Aging Teknolojisi

De-aging, insanların yüzlerindeki kırışıkları düzeltme ve çene çizgilerini sıkma işlemini dijital bir şekilde yaparak, kişiyi daha genç göstermeyi amaçlayan bir teknolojidir. Anti yaşlanma olarak da adlandırılan de-aging teknolojisi adeta kamera önünde yaş meselesini ortadan kaldırır.

İnsan yüzünü teknolojik olarak yeniden yaratma ve değiştirme işlemi başlı başına bir sanat. Bu teknolojiyi gündeme getiren ise, yine sanatın bir kolu olan sinema oluyor. De-aging’in beyaz perde kullanımının filmleri izleyici için daha büyüleyici hale getirdiği de bir gerçek.

Sinema sektörüne yeni bir soluk getiren teknoloji, izleyicilerin yüz hatlarındaki en ufak farkları ve yapaylıkları yadırgama ihtimalini de göz önüne alarak ince bir çalışmaya ihtiyaç duyuyor. Çünkü gençleştirme işlemi aslında cilt yüzeyindeki kırışıklıkları silmek ve yeniden gölgelendirmekten çok daha fazlası.

Bu noktada görsel efekt uzmanlarından beklenen şey güçlü bir anatomi bilgisi oluyor. Uzmanların cilt yüzeyindeki yaş ile ilgili tüm detaylar üzerinde ışık, renk gibi oyunlar yapabilecek seviyede olması gerekiyor.

De-Aging Teknolojisi Nasıl Uygulanır?

VFX teknolojisi, yani kamera ile elde edilmiş görüntüler üzerinde yapılan düzeltme, oynamalar, 1890’lardan beri görsel odaklı sektörlerde kullanılıyor. Stüdyolar bunu uzun süre yüz rötuşları, kırışıklıkları düzeltmek, makyaj hilelerine destek sağlamak gibi amaçlarla kullandı.

Teknolojinin hızlı gelişimi ile bu sektör de kademeli olarak büyük ilerlemeler kaydetti. Yazılımlar iyileştikçe yüz hatlarında daha profesyonel çalışmalar uygulanmaya başlandı. Son hal olarak da de-aging bu alanda yeni bir çığır açtı.

Özellikle  The Irishman filmi ile gündeme gelen teknoloji, bu alandaki en büyük yeniliklerini de filmin hazırlanış aşamasında kaydediyor.

De-aging teknolojisi için ilk etapta karşımıza yeni kamera donanımları çıkıyor. Uygulama, her yönetmenin kullandığı kameraların yanına kızılötesi görüntüler için özel kameralara ihtiyaç duyuyor.

Geliştirilen yazılımlar ise yüz hatlarının daha pürüzsüz, çene ve boyun bölgelerinde yapılan düzeltmelerin doğal bir görünüme kavuşmasına olanak sağlıyor.

Doğallığın sağlanmasındaki çıkış noktasını da burun, göz ve ağız görüntülerinin kataloglanması oluşturuyor. Bu noktada  oyuncuların geçmiş görüntülerinden neye benzemesi gerektiğine dair referans görsellerin oluşturulması için özel hazırlanmış yapay zeka sistemi karşımıza çıkıyor.

The Irishman filmi ile en başarılı halini gördüğümüz de-aging teknolojisinin sinema da kullanımı aslında daha önceye dayanıyor. Ancak The Irishman 4 yıl süren özel çalışmalar ardından bu teknolojiyi en profesyonel hali ile sinemaya yansıtıyor.

Sinemada De-aging Örnekleri

Oyuncuların yaşları ile oynamaya dair ilk dikkat çeken yapım X-Men: The Last Stand” oldu. Filmde oyuncuların kırışıklıkları kaldırılarak daha genç görünmeleri sağlandı. Bu yöntem de “dijital cilt greftleme” şeklinde adlandırılan çalışma ile aktörleri görsel rötuş furyasının ilk adımı oldu.

2008 yılında Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi filmi için Brad Bitt’in tüm yüz hareketlerini toplamak için aktörün etrafına bir dizi kamera yerleştiren ve daha sonra bu verileri dijital olarak oluşturmak için kullanan “mova kamera sistemi” kullanıldı. Filmde Pitt’in genç ve yaşlı versiyonlarını başarılı şekilde de görüyoruz.

Bunların yanında 2010 yılında Thor:Legacy, 2013 yılında The Hobbit: Desolation of Smaug, 2016 yılında Captain America: Civil War, 2016 yılında American Pastoral gibi pek çok filmde benzer teknolojilerin kullanımını görüyoruz.

De-Aging’in Irishman Filminde Kullanımı

Martin Scorsese’in film yıldızlarının yaş sınırlamasını ortadan kaldırmak amaçlı uzun süren bir arayışı vardı. Yaşlanma karşıtı teknolojilerin hızlanması ise bu fikirler için muhteşem bir zemin oluştu. Elbette, bu aşamaya gelinene dek bazı örnekler Scorsese için esin kaynağı oluşturuyor. Ama uzun çalışmaların sonucu Scorsese, Irishman filmi ile VFX’e bambaşka bir boyut kazandırmış.

Irishman’de  Robert De Niro, Al Pacino ve Joe Pesci kadrosunun her yaştaki halleri kullanılıyor. Ancak bu gençleştirme işleminin en önemli kısmı doğallığı. Tam bu aşamada Industrial Light & Magic’ten (ILM) Pablo Helman görsel efektlerin planlanması ve denetlenmesi kısmında harikalar yarattı.

ILM tarafından tasarlanan benzersiz üç başlı kamera kuleleri, Flux yazılımı, özel mini kameralar bu teknolojinin tamamlanması için gerekli parçaları bir araya getirdi. Çekim ve düzenleme aşamasının tamamlanması ise ince çalışmalar ve yapay zeka teknolojileri ile mümkün oldu.

Gelecek yapımlar için büyük bir esin kaynağı oluşturabilecek sistem oldukça başarılı bir şekilde görsel efekt teknolojileri arasında yerini aldı. Ancak The Irishman’in 4 yıllık bir çalışma ve yüksek maliyet ürünü olduğunu da eklemek gerek. Yine de de-aging teknolojisinin büyüleyiciliği göz ardı edilemez. Sinema alanında kendine yer sinyallerini ise gelecek projelerle şimdiden veriyor.

0 Paylaşımlar

SİZ DE YORUM YAPIN!

YORUMLAR (0)